Doğru ışık, doğru ve yeterli havalandırma, iyi bir hesap sonucu doğru şekilde kontrol edilebilen arka alan gürültü seviyesi ve yansıma bir ofisin konfor şartlarını sağlamak için son derece önemli. Sonrasında ya da belki onlar kadar önemli ergonomik şartların sağlanması da geliyor. Daha fazla esneklik ve mobiliteden kaynaklanan çalışma dünyasındaki değişiklikler gelecek nesil ofis mimari ve içmimari tasarımlarına nasıl yansıyor? Öncelikle ofis denen mekanın içini dolduran insan önemli bir değişim geçirmekte. Bu değişim, arzular, alışkanlıklar, ergonomik farkındalıklar ve daha insanca çalışma beklentisi yönünde kendini göstermekte. Ayrıca teknolojik hızın da bir getirisi ya da götürüsü de diyebiliriz, sayesinde, yeni kuşak çalışanlar, yerinde duramayan, dikkati kolay dağılabilen bir kuşak. Bu kuşak için daha kendi içinde farklılaşan, daha dinamik, daha renkli bir ofis tasarımı yapmak gerekiyor. İnsan artık kişisel mekan ve materyal aidiyetinden kurtuluyor, tüm mekanı kendine ait hissediyor. Artık ofiste çalışabileceği alan sadece kendi masası değil, tüm ofiste kendisini rahat hissettiği her yer. O nedenle daha fazla yardımcı çalışma alanlarına ihtiyaç duyuluyor artık ofislerde. Ayrıca dijitalleşmenin de bir sonucu olarak, daha az mekan yazıcı, bilgi işlem, arşiv gibi alanlara ayrılıyor. Masaların boyutları küçülüyor. Artık ofiste çalışabilecek alan sadece kendi masamız değil, tüm ofiste kendimizi rahat hissettiğimiz her yer. O nedenle daha fazla yardımcı çalışma alanlarına ihtiyaç duyuluyor artık ofislerde. Yapısal elemanlardan doğal ışığa, aydınlatma tasarımından ofiste kullanılan mobilya ve renklere kadar; mutlu çalışanlar, daha sağlıklı ve verimli ofisler için ne gibi çözümler sunulmalı? Bir kere doğru ışık, doğru ve yeterli havalandırma, iyi bir hesap sonucu doğru şekilde kontrol edilebilen arka alan gürültü seviyesi ve yansıma bir ofisin konfor şartlarını sağlamak için son derece önemli. Sonrasında ya da belki onlar kadar önemli ergonomik şartların sağlanması da geliyor. Çalışanlar tanımlayamadığı sorunlarla karşı karşıya kaldıkları gibi, tanımlayabildikleri fiziksel koşullardan kaynaklı sorunlarla da mücadele etmek zorundalar artık. Bu da hem verimi, hem şirkete olan bağlılığı hem de motivasyonlarını direkt etkiliyor. Son on yıldır konuşmaya başladığımız, ortopedik ya da psikolojik çokça sorunun direkt sebebi, sağlıksız ofis koşulları olmaya başladı. Bunun için de vizyon, duyarlılık ve bilgi gerekiyor ki, ilk ikisi işveren sorumluluğunda ki kavramlar. Sonuncusu için ise doğru mimarı seçecek sağduyu ve yine bilgi devreye giriyor. Bu tip sorunların bir reçetelik çözümleri olmadığı için, doğru ve akıllı projelendirme, sertifikasyon aranması, projeciye maliyet baskısı yapılmaması iyi olabilir. Zira bu maliyet baskılarının, yarın öbür gün çok daha büyük mali sorunlara sebep vermesi kaçınılmaz olacaktır. Modern mimarinin yeni trendi ‘Biyofilik Tasarım’. Biyofili farkındalığının yükselişine sizce ne sebep oluyor? Biyofilik tasarıma sahip bir ofiste ne gibi değerler öne çıkıyor? Biyofilia aslında kullanımı çok eskiye gitmeyen bir tanımlama. İnsanoğlunun doğadan uzaklaşması ve sonrasında doğaya duyduğu özlemi fark etmesiyle kullanılmaya başlandı. Bu fark ediş de aslında yine sağlık problemlerinin artması, yeni yeni sorunların literatüre girmesiyle ortaya çıktı da diyebiliriz. Kelime anlamı çok püriten bir yaklaşımla canlıların, canlı olanın sevilmesi anlamına geliyor. Biyofilik Tasarım dediğimiz şey ise, doğa ile iç içe bir tasarım anlayışını ifade etmekte. Sadece ofisler değil, okullar, hastaneler, konutlar da bu anlayışla inşa edilmeye çalışılıyor. İnsanoğlu doğayı o kadar bilinçsizle yok etti ki, yıllardır sırf bina yapabilmek adına, şimdi ise hem eldeki son kalan kırıntıları koruması gerektiğini anladı, hem de binaları yeni doğal ortamlar yaratmak için bir enstrüman gibi kullanmaya başladı. Kendi iç bahçeleri olan, basit yetiştirme üniteleri (cultivator) sayesinde insanların kendi doğal/nano tarımlarını yapabildikleri, kuş cıvıltılarını, yağmurun sesini duyabildikleri pencereleri açılabilen, doğal ortamda aerobik sporlar yapabildikleri binalar önem kazanmaya başladı. Böylece çalışma saatlerinin izafi olarak azalacağı, daha fazla atmosferik ortamda vakit harcanabilen doğa ve canlı dostu binalar yapılmaya çalışılması, en azından bu bilincin yeşermiş olması sevindirici. İçinde her türlü habitatik canlının olabildiği ofis ortamları yaratmak ve yaşatmak önemli. Doğru yönde doğru sürede ışığın kullanılması, temiz havanın muhakkak sağlanması önemli. Biraz da toprağın iyileştirici ve negatif iyonlardan arındırıcı özelliği olduğunu anlamamızla, toprakla da haşır neşir olabileceğimiz mekanların artırılması gerekmekte diye düşünüyorum. http://www.ekoyapidergisi.org/3018-insan-degisiyor-bu-durum-ofise-yansiyor.html